Yirminci yüzyıl şiiri, bir yandan Aydınlanma hareketi ve sanayi devriminin ortaya çıkardığı hızlı değişimden, öte yandan Marx, Freud ve antropolojinin düşünce hayatına getirdiği yeniliklerden hız aldı. Yenilikçi sanat akımlarıyla farklı ilkelerde ortaya çıksalar da bütün dünyayı etkileyen evrensel özellikler taşıdılar.
Yüzyılın iki dünya savaşı, faşizm ve sosyalizm uygulamaları, ekonomik çöküşlerle altüst olan yapısı içinde pek çok şair öldürüldü, zindanlara atıldı ya da sürgünlerde yaşamak zorunda kaldı.
Öte yandan eski sömürge ülkelerinin siyasal bağımsızlığa kavuşma ve ulusal kimliklerini kazanma süreçleri de bu kültürlerin şairlerini ortaya çıkardı.
Homerostan beri edebiyat yapıtlarını yalnızca insanlığın yaşadığı olayların duygusal bir yansıması değil, aynı zamanda gündelik hayatın, törelerin, ortak değerlerin ve çatışmaların ayrıntılı bir dökümü olarak algıladığımızı düşünecek olursak, yirminci yüzyılımızı anlamak için zengin bir kaynak olarak değerlendirebiliriz.