19. yüzyıldan beridir ilk kez işgale, ilhaka ve sömürgeciliğe dayanan klasik bir imparatorluk sürecinin gündeme geldiğini görüyoruz. İkinci Dünya Savaşı sonrasının hegemonik gücü ABD, ekonomik ve ideolojik önderliğini kaybetmeye başlayınca giderek daha çok askeri gücüne ve şiddete dayanarak ayakta kalmaya çalışıyor.
ABD imparatorluğu, dünyanın tümünü hızla sayıları artan askeri üslerle, deniz ve hava kuvvetleriyle, uzayı da casus uydularıyla ve değişik fantastik projelerle denetim altına alıyor, küçük çaplı, kullanılabilir nükleer silahları hizmete sokmaya hazırlanıyor. Bu arada kendi iradesini sınırlayacak uluslararası anlaşmalardan çıkıyor, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşları işlevsizleştiriyor, Avrupa Birliğine karşı bir tutum benimsiyor, bir anlamda tüm uluslararası hukuki kurumsal düzeni yıkarak yeniden şekillenmeye zorluyor.
Bu süreç Afganistanda başladı, ama hızla Ortadoğuya indi. Türkiye bu sürecin,
daha doğrusu bu fırtınanın merkezindeki ender ülkelerden biri. Nitekim
Ergin Yıldızoğlunun bu kitabı da, Türkiyenin geleceği açısından, ABDnin
gerek yeni yönelimleri gerekse dünyada ve bölgemizde başlattığı sarsıntıların
gündeme getirdiği ihtimalleri çok iyi kavramak gerektiğini öngörüyor...