Bundan tam on yıl sonra da, tüm dünya nefesini tutup o müthiş 11 Eylül
saldırısını izledi. Gösteri mekânı bu defa dünyanın en büyük ticaret ve finans merkeziydi. Hemen ardından ABDnin bir cezalandırma eylemi olarak
giriştiği Afganistan operasyonu, Ariel Şaronun bütün pervasızlığıyla
Filistin şehirlerini yakıp yıkması ve Arafatı kuşatma altında tutmasının
yanında, yalnız kovboyun dünyaya inat muhtemel Irak operasyonu
o günlere hem ne kadar uzak, hem de ne kadar yakın olduğumuzu gösterdi.
Bu süreç içinde, medyanın rızanın üretilmesindeki ve güdümlü gerçeklik yaratılmasındaki rolü hiç değişmedi. Medya daha incelikli yöntemlerle
düşmanları şeytanlaştırırken, yandaşlarını melekleştirmekten vazgeçmedi.
Medyanın sermaye ve iktidarla ilişkisi her geçen gün tarafların meşruiyetini
daha çok kemiren bir sorun olarak ortaya çıktı. Buna bağlı olarak,
etik kavramı her zamankinden daha çok medyayla ilişkilendirilerek tartışılırdı.
İşte, dünyaca tanınmış dilbilimci ve müzmin muhalif Noam Chomsky,
Medya Gerçeği adıyla yayımladığımız bu kitabında, medyanın hükümet,
sermaye ve elit kesimlerle sıkı fıkı bağları ve çıkar ilişkileri temelinde
işleyiş mekanizmasını, özellikle Ortadoğu, Filistin ve Nikaraguadan zengin
örnekler sunarak, çok çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermektedir.