Acaba cesedi İsanın havarileri mi çalmıştır? Yoksa yerel mezheplerden birinin üyeleri mi? Pilatus henüz bu esrarı çözemeden, İsanın canlandığı ve şehirde görünmeye başladığı söylentileri de yayılmaya başlar. İsa çarmıhta can vermemiş de mezara diri diri konmuş olabilir miydi? Yoksa birisi İsanın kılığına mı girmiştir? Her hâlükârda, nerededir bu ceset?
Uzman bir dedektif gibi kolları sıvayan Pilatus, aklını ve becerilerini kullanarak İsanın bedeninin peşine düşerken, olup biten her şeyi sevgili kardeşine yazdığı mektuplarda ayrıntısıyla anlatır. Çaldığı her kapı kapanan, kimsenin ağzından laf alamayan Pilatus, sevgili karısının da İsayla buluşmak için hac yollarına düşmesi üzerine oturduğu yerde düşünmeyi bırakır, sandaletlerini ayağına geçirdiği gibi yollara düşer.
Birinci yüzyılda geçen olayları yirmi birinci yüzyılın bakış açısıyla, kutsal kitaplardan tanıdığımız efsanevi karakterleri, esprili diliyle, insani yönlerini ön plana çıkararak yeniden yorumlayan yazar, son derece akıcı ve heyecanlı mistik bir dedektiflik romanı sunuyor bizlere. Bir yandan da, inanç ve kuşku gibi insani değerleri sorgulayarak eğlenceli bir felsefi araştırma yapıyor.