Türkiyenin son 40 yılında devletin refleks merkezlerinde yeni bir ittifak kuruldu. Polisin, askerlerin, istihbarat örgütü ajanlarının, babaların, paramiliter parti militanlarının oluşturduğu bu ittifak ülke için yeni bir dönemin kapılarını açtı. Faili meçhul cinayetlerin, peşin infazların, kara paranın, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının, sınırötesi suikastların damgasını vurduğu bu dönemin sembol isimlerinden biri Pike.
Kendisi gibi polis olan babası 27 Mayısın mağdurlarındandı, belki bu yüzden, sola hep düşman oldu. Ülkenin içine düştüğü uzun iç savaş içinde kariyerini yaptı. Kimine göre acımasız ve gözü kara bir polis müdürü, kimine göre ilişkilerini hep sağlam tumaya çalışan işbilir bir bürokrattı. Ama her halükârda Pike, iç savaşın polisiydi.
Derin devletle başladığı macerasını kendi deyişiyle derin milletin kollarında tamamladı. Siyasi macerası ummadığı biçimde kısa sürünce, Susurluk davasında yargılanması için de kapı aralanmıştı.
Tıpkı Pikeyi mahkemeye sürükleyen olaylar gibi, burada da anlatılanlar kişisel bir öykü değil. Çünkü Pikenin tarihi Türkiyenin son kırk yılının da tarihi. Yazan kadar okuyana da, müdahil olan kadar seyredene de büyük sorumluluklar yükleyen bir tarih...