Yine günümüze kadar peşin hükümlerle ortaya atılmış bazı düşüncelerin yanlışlığı da ayan oluyor: Göçebe-hayvancı üretim tarzı ile Anadoluya gelmiş Türkmenden çok daha önce bir hayvancılık kültürü, tarımınkinin yanısıra, bu yarımadada, insanların beslenmesine yardımcı oluyordu.
Müreffeh bir tarım-hayvancılık ekonomisinin hava koşullarına bağlı olması itibariyle halkın bu yoldaki gözlemleri de hayli ilginç noktalara getiriyor bizi, bu gözlemlerden çıkartılan mitoslarla karışık sonuçlarıyla, inançlar sisteminin bundaki payıyla.
Ve bütün bir sosyal örgütlenme sistemi/sistemleri çıkıyor ortaya, koyun, keçi, çoban derken.
Toprağın ve hayvanların mülkiyeti ve bunların ekonomik değere dönüştürülmesi ile Türk aile yapısı arasında bir ciddi ilişki seziliyor, aile terminolojisinin Batı dillerinde bulunmayan zenginliğinden. Bu varsayım bizi Anadolu kadınının sosyo-ekonomik statüsünün tetkikine götürüyor, konuyu tarihi boyut içinde ele alarak. Ve bu kitapta, böylece, politik tarih ve kültür-teknikleri tarihi, sosyoloji, mitoloji, filoloji... ile bağlantılı konular çıkıyor, adım başında.