Adını Unutan Adam

Tükendi
Size komik ve anlamsız gelse de dünyaya aşıktık biz; insanın biyolojik bir varlık olmaktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk. İnsansanız bazı şeylere aşık olmak zorundasınız çünkü. Mesela gülmeye, mesela güneşe, mesela Amcamın nedensiz özverisine, mesela direnmeye, mesela marul gibi ekili şeylere...

Bu roman 1969da Ölüdeniz ile Şeria Irmağı arasındaki bir tepede adını unutmak zorunda kalan, ama belleğini kaybetmeye de inatla direnen bir politik eylemcinin serüvenidir. Unutmak, kahramana ölüm gibi gelir, ama adını da unutmak zorundadır. Üç kişi, ölümün eşiğinde, birbirlerine söz vermişlerdir çünkü. Hatta kimin öleceğine karar vermek için kura çektiklerinde, ölümü gözünü kırpmadan iki cebine de taş koyarak hile yaparcasına kucaklayacak tipte insanlardır onlar.

En büyük kusuru kusursuz olmak olan Petra! En az roman kahramanları kadar gerçek olması gereken Petra! Peki, belleği ve anıları olmayan bir kadın ne kadar gerçektir? Bunu Adını Unutan Adam bilmiyor. On sekiz yıl gerideki o gecenin içinde yere uzanmış yatan üç genç adam da...

Gülümsemelerinin ardında ise, bütün dünyayı kavrayacak kadar güçlü bir inanç vardır. Sonra da hep birlikte yürürler ölümün üstüne. Mehmet Eroğlu, Auschwitzden sonra Tanrı öldü, çığlığını yineler burada: Tanrı parmağını bile kıpırdatmadı; seyretmekle yetindi.

Gökyüzünde başıboş bir aydınlatma fişeği, onun sağ yanında omzunu kaşıyıp duran Ali, solunda ise gecenin soğuğu vardı. Ben! Hatırlıyorum; ben Onun birkaç metre... Mehmet Eroğlunun dördüncü romanı olan Adını Unutan Adam, aslında devrimci romantiklere, 1968 kuşağına yakılmış bir ağıt; bu kitabın öyküsü de unutulan adların hikayesidir.

Kategori Çağdaş Roman
Cilt Türü Karton Kapak
Basım Tarihi: Kasım 2000
Basım Yeri: İstanbul
Baskı Sayısı 4
Ebat:
Dil: Türkçe
Kâğıt Türü: 3. Hamur
Sayfa Sayısı: 152
ISBN: 975-316-683-3
Mehmet Eroğlu

1948, İzmir doğumlu. İzmir Maarif Koleji'ni bitirdikten sonra, ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği'ne girdi ve bu fakülteden 1971'de mezun oldu. Aynı dönemde, 12 Mart darbesinin ardından kurulan sıkıyönetim mahkemesinde yargılandı ve TCK'nın 141-142. maddelerine muhalefetten 8 yıl ağır hapis, 2 yıl sürgün cezasına mahkûm edildi, 1974'te çıkan genel af sonucunda mahkûmiyeti ortadan kalktı.

Eroğlu yazmaya da bu tarihlerde başladı. İlk romanı Issızlığın Ortası, 1979 Milliyet Roman Ödülü'nü kazanmasına rağmen, 12 Eylül darbesini izleyen günlerde solcu ve anti-militarist unsurlar taşıdığı gerekçesiyle yayınevi tarafından yayınlanmadı. 1981'de tamamlanan Geç Kalmış Ölü de yazarın ilk romanıyla aynı akıbeti paylaştı. Bu nedenle, yazarın romanlarının okurla buluşması ancak 1984'ten sonra gerçekleşebildi. Issızlığın Ortası ve Geç Kalmış Ölü 1984'te, Yarım Kalan Yürüyüş 1986'da, Adını Unutan Adam da 1989'da yayınlanırken, birbirini bütünler nitelikteki ilk iki romanı Milliyet Roman Ödülü'nün ardından ülkemizin en değerli edebiyat ödüllerinden Orhan Kemal Roman Armağanı ile Madaralı Roman Ödülü'ne layık görüldü.

1994'te Yürek Sürgünü'yle beşinci romanını tamamladıktan sonra, beş yıl boyunca müzik ve senaryo çalışmalarına ağırlık verdiğinden, altıncı romanı Yüz: 1981, yazarın mühendislik hayatını noktalamasından sonra, 2000 yılında piyasaya çıktı. Yedinci romanı Zamanın Manzarası ise Ekim 2002'de yayınlandı.

TRT'de yayınlanan Sızı (1994), Issızlığın Ortası (1998) ve Tutku Çemberi (2000) adlı televizyon dizilerinin yanı sıra, 1996 İstanbul Film Festivali'nde En İyi Türk Filmi ve Uluslararası Sinema Yazarları ve Eleştirmenleri -Fibresci- Ödülü'nü kazanan 80. Adım ve 1997 Antalya Altın Portakal Jüri Özel Ödülü'yle 1997 Adana Altın Koza En İyi 3. Film Ödülü'ne layık görülen Solgun Bir Sarı Gül gibi sinema filmi senaryoları da bulunan Eroğlu, şimdilerde Ankara'da Um:ag (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) bünyesinde Yazma Seminerleri vermektedir.

www.mehmeteroglu.info

Kullanıcı Yorumları

Henüz hiç yorum yapılmadı.

Yorum Yap

Yorum yapmak için kullanıcı hesabınızla giriş yapmalısınız!

Giriş yapmak için lütfen tıklayınız.